Skip links

Çoşkulu Kalabalıklar

İhsan Oktay Anar’ın da kaleme aldığı gibi, “Pisagor’a göre insanlar; olimpiyatlara farklı amaçlarla giden üç sınıftan birine dahildir: Şan şöhret peşinde koşan atletler, para kazanmak için orada olan tüccarlar ve nihayet, sadece oyunları seyredip tatmin olmak isteyen efendiler.” Bu durumu, günümüzde sadece olimpiyatlar için değil tüm spor müsabakaları için genelleyebiliriz. Para, şöhret ve başarı peşinde koşan sporcular, sadece para kazanmak için işin içinde bulunan kodamanlar ve oyunu izlemek isteyen, takımını desteklemek isteyen, sporu spor yapan taraftarlar. İşte Pisagora göre taraftar, şöhret ve paranın esiri olmaksızın dünyayı ve içindekileri seyir ve temaşa eden filozoflardır.

Bölüm 1: Statlarda ve Ekran Başında

Yine de insanlar spor müsabakaları izlemeye gitmesinin sebeplerini daha detaylı sıralayalım. Bazıları için, spora olan ilgi ve tutku, bazıları için ise, takım tutkusu, rekabet veya sempati duyulan sporcuların performanslarını görmek, müsabakaları izlemeye neden olabilir. Ayrıca, spor müsabakaları, bir sosyal etkinlik olarak da görülebilir. İnsanlar, aileleri ve arkadaşları ile birlikte müsabakaları izlemek için stadyumlara veya barlara gidebilirler. Bunun yanı sıra, spor müsabakaları bir eğlence kaynağı olarak da görülebilir. İnsanlar, günlük hayatın stresinden uzaklaşmak (ki bazıları için tezahürat yapmak, bağırmak, zıplamak, küfretmek bunun içerisindedir) ve keyifli zaman geçirmek için müsabakaları izlemeye gidebilirler.

Spor müsabakaları ayrıca, hayatın farklı yönlerine ilişkin öğretici olabilir. Sporcuların yeteneklerini ve çabalarını izleyerek, insanlar kendilerine ilham kaynağı olabilirler. (Kobe, mentalitesi ile bir felsefe oluşturmuştu). Müsabakalarda gösterilen performans ve kararlılık, insanların kişisel hedeflerine ulaşmak için motivasyon kaynağı olabilir. Ayrıca, özellikle uluslararası spor müsabakaları, insanların farklı kültürlerle tanışmasına ve anlamasına da yardımcı olabilir. Spor, dünya çapında birleştirici bir etkinlik olarak görülür ve müsabakaları izlemek, farklı ülkeler ve kültürler hakkında bilgi edinmeyi sağlar.

Spor müsabakalarının önemi ve bizdeki hissettirdikleri açısından ilk bölümün son paragrafını yine Anar’dan alıntı yaparak bitirmek istiyorum. “Olimpiyatlarda şike yapıldığında o bilge Pisagor, hakemi hiç ıslıklamış mıydı bilemiyorum ama memleketimizdeki futbol taraftarının da felsefe denilen meşgalede en az onun kadar mahir olduğunu zannediyorum. Bahis oynarken Aristo kadar kafa patlatmak bir yana, favori takımları gol yediğinde içlerinden bazılarının tıpkı Rodin’in ‘Düşünen Adam’ heykelini andıracak kadar tefekküre dalması da bunun delili olabilir.”

Ve sporun bize bahşettikleri, hayatın yalnızca seneleri saymakla geçmeyeceğini bize göstermekte, heyecan ve tutkuyu içimizde canlandırmaktadır.

Bölüm 2: Almanya’nın Farkı

Almanya’da herhangi bir spor müsabakasına kafanızı çevirdiğiniz zaman, tribünlerin neredeyse her zaman tıklım tıklım olduğunu görürüz. Bu güzel bir Bundesliga maçı da, basit bir üçüncü lig maçı da, bölgesel yüzme şampiyonası da, uluslararası gülle atma turnuvası da olabilir. Bu nedenle Almanların gidip izlemedikleri bir sportif etkinlik henüz bulunmadı galiba. Ayrıca gidemeyenler de ekran başından takip ediyorlar.

Peki, Almanya’da spora teveccüh neden bu kadar yüksek seviyede? Neden hemen her spor dalında tribünler tıklım tıklım dolu? Bu temaşanın sebebi ne?

Öncelikle Almanya’da spor seyircilerinin seyir zevkini artırmak için pek çok farklı yöntem kullanılmaktadır. Bunlar gerek statlarda gerek evden izleyen seyirciler için spor etkinliklerinin izleme keyfini artırmaya yönelik verdikleri önemden geçmektedir. Diğer faktör ise, bu seyir zevki öneminin bu kadar yüksek olmasına rağmen, izleme fırsatlarının oldukça ucuz olması. Fazla uzatmadan, seyir zevkini başarmanın yolları neler bir bakalım.

Modern stadlar ve arenalar: Almanya’da birçok modern ve yenilenmiş stadyum ve arena bulunmaktadır. Alman stadyumları, taraftar deneyimi göz önünde bulundurularak tasarlanmıştır. Genellikle modern ve ferah, yiyecek ve içecek standları, tuvaletler ve konforlu oturma alanları gibi olanaklarla iyi bir şekilde donatılmıştır. Görüş hatları, her koltuktan eylemin net bir görünümünü sağlamak için dikkatlice planlanmıştır.

Taraftar Katılımı ve atmosferik etkinlikler: Alman spor kulüpleri ve dernekleri, maç günü deneyimini taraftarlar için daha keyifli hale getirmek için taraftar etkileşim programlarına yatırım yapıyor. Maç öncesi ve devre arası eğlencesi, etkileşimli oyunlar ve aktiviteler, oyuncular ve antrenörlerle tanışma fırsatları sunarlar. Ayrıca müzik, dans, ışık ve konfeti şovları ile görsel ve işitsel unsurlar aracılığıyla seyircilerin enerjisini ve heyecanını artırmak amaçlanır. Bu, etkinliğin heyecanına katkıda bulunan şenlikli ve ilgi çekici bir atmosfer yaratmaya yardımcı olur.

Yenilikçi teknoloji: Almanya’da birçok stadyumda, yenilikçi teknolojiler kullanılarak seyircilerin deneyimleri geliştirilir. Örneğin, geniş ekranlar, interaktif uygulamalar, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojileri gibi teknolojiler kullanılarak seyircilerin daha fazla keyif alması sağlanır.

TV Yayınları: Alman spor dernekleri, evden izleyen taraftarların izleme deneyimini geliştirmek için yayıncılarla yakın işbirliği içinde çalışır. Daha derinlemesine ve sürükleyici bir görüntüleme deneyimi sağlamak için birden fazla kamera açısı, ağır çekim tekrarları ve uzman analizi kullanırlar. Yorum genellikle bilgilendirici ve ilgi çekicidir, oyunun bağlamını ve analizini sağlar.

Güvenlik ve rahatlık: Almanya’da stadyumlarda güvenlik ve rahatlık önemlidir. Seyircilerin rahat etmelerini sağlamak için geniş oturma alanları, rahat koltuklar ve yeterli aydınlatma sağlanır. Ayrıca, seyircilerin güvenliği için sıkı güvenlik önlemleri alınır. Bu, hayranların güvenlikleri konusunda endişelenmeden etkinliğin tadını çıkarmalarını sağlar.

Maddiyat: Belki de hepsinden önce gelen şey, maddi koşullar çok elverişlidir. Biletler ateş pahası değil ve her keseye hitap eden bir fiyat skalası mevcut. Bu fiyatlandırmalar yapılırken, yediği önünde yemediği arkasında kişiler de düşünülmüş, iş sahibi olmayan geçim sıkıntısı çekenler de düşünülmüş. Öyle ki Bundesliga’daBayern Münih, Borissia Dortmund gibi takımların maçlarına 10-15 Euro’luk fiyatlarla gidilebiliyor. Bundan dolayı olacak ki Bundesliga’da 18 stadyumu dolduran toplam seyirci sayısı 13 milyonu aşmaktadır. Özetle Almanya’da sistem, seyirciyi soyup soğana çevirmek üzerine kurulu değil. Taraftarın kulüp üzerinde bir ağırlığı mevcut.

Taraftarların önemi: Almanya’da yöneticiler bireysel kararlar alamıyor ve birçok konuda taraftarın görüşüne başvurulması esas alınıyor. Bu özellikle bilet fiyatlarında ve statla ilgili düzenlemelerde karşımıza çıkıyor. Örneğin ailesiyle beraber maça gidip yemeğini yemek isteyenlere de kulak veriliyor, ayakta, hoplayıp zıplayarak, tezahürat ederek maç seyretmek istiyoruz diyen fanatik taraftarların da sesine de kulak veriliyor.

Bu nedenle Alman seyirci yelpazesi de çok geniş. Yüksek aidiyet duygusuyla gece gündüz takımı için koşturanlar, felekten bir gün çalmak için keyfe keder maça gidenler, ailesiyle haftasonu kaçamağı yapanlar, okul harçlığını biriktirip maça giden çocuklar veya huzurevinden çıkıp gelen yaşlılar…

Alman Spor Birliği’nin 27 milyon üyesi var. Yediden yetmişe herkese spor yapma imkânı sunulmuş, toplumun neredeyse %100’ünün bir spor geçmişi veya sporla uğraşısı mevcut. E hal böyle olunca da sporcu toplumun meşgalesi de yine spor olmaktadır.

Tabi insanları spor temaşasına iten tek faktör her şeyi çok iyi yapmalarından kaynaklanmıyor. Sürekli duygularını ve dürtülerini bastırmak, kendini kontrol altında tutmak zorunda olan modern insan için statlar, spor salonları ve arenalar artık son özgürlük kaleleri durumunda. Oralarda istediğin gibi bağırabilir, zıplayabilir ve stres atabilirsin. Bu nedenle her şeyin böyle yetkililerin iznine bağlı olduğu, herkesin kurallar içinde yaşadığı bir toplumda statlar, elbette birer teneffüs avlusudur.

Bölüm 3: Turnuva Yapma Başarısı

Almanya’da yapılan turnuvaların oldukça iyi geçtiği, hem yerinde izleyenler hem de ekran başında izleyenler tarafından sıklıkla dile getirildiğine tanık olmuş olabilirsiniz. En azından sporun içinde olan ve takip eden kişiler sıklıkla bunu duymuştur. Benim bu yazıyı kaleme alma isteğimi de bu durum oluşturdu.

Neyse çok uzatmadan, yukarıda bahsettiğimiz ucuzluk ve seyir zevki çalışmalarının üst seviyede olduğu bir ülkede zaten turnuvaların başarısız geçmesi pek beklenen bir durum olamazdı herhalde. Bu nedenle Almanya, çeşitli spor dallarında uluslararası turnuvalara ev sahipliği yapma konusunda uzun ve başarılı bir geçmişe sahiptir. Bazı örneklere göz atalım:

Futbol (Futbol):

Almanya, FIFA Dünya Kupası’na 1974 ve 2006’da iki kez ev sahipliği yaptı. Her iki turnuva da mükemmel altyapı, organizasyon ve taraftar desteği ile oldukça başarılı olarak kabul edildi. Almanya ayrıca UEFA Avrupa Şampiyonası’na 1972, 1988 ve 2024’te (yaklaşan) üç kez ev sahipliği yaptı.

 

Basketbol:

Almanya, FIBA Euro Basket turnuvasına 1993 ve 2015 yıllarında olmak üzere iki kez ev sahipliği yaptı. 1993 turnuvası, Almanya’nın ilk büyük uluslararası basketbol etkinliği olması ve Almanya’nın turnuvayı kazanması nedeniyle dikkat çekiciydi.

 

Tenis:

Almanya, Almanya Açık (şimdi Hamburg Avrupa Açık olarak bilinir) ve Stuttgart Açık gibi turnuvalarla ATP Turu’na düzenli olarak ev sahipliği yapmıştır. Bu turnuvalar yıllar boyunca dünyanın en iyi oyuncularının çoğunu cezbetti.

 

Atletizm:

Almanya, Avrupa Atletizm Şampiyonası (1934, 1958, 1971, 1986 ve 2018), IAAF Dünya Şampiyonası (1993’te) ve IAAF Dünya Salon Şampiyonası (2004’te) dahil olmak üzere birçok büyük atletizm etkinliğine ev sahipliği yapmıştır.

 

Diğer sporlar:

Almanya ayrıca Buz Hokeyi Dünya Şampiyonası, Bisiklet Dünya Şampiyonası ve Hentbol Dünya Şampiyonası gibi diğer spor dallarında da büyük uluslararası etkinliklere ev sahipliği yaptı.

Genel olarak, Almanya, mükemmel altyapı, organizasyon ve taraftar desteği ile uluslararası turnuvalara ev sahipliği yapma konusunda güçlü bir üne sahiptir. Büyük etkinliklere ev sahipliği yapmadaki başarıları, yukarıda bahsettiğimiz uygulamaları ve şu hususlar sayesinde öne çıkmaktadır:

Altyapı: Almanya, modern stadyumlar, ulaşım sistemleri ve konaklama tesisleri ile iyi gelişmiş bir altyapıya sahiptir. Ülke, yıllar boyunca altyapıya büyük yatırımlar yapmış ve ziyaretçilerin gezinmesini ve turnuva deneyiminin tadını çıkarmasını kolaylaştırmıştır

Organizasyon: Almanya, etkinliklere ev sahipliği yapma konusundaki verimli ve iyi organize edilmiş yaklaşımı ile bilinir. Ülke, etkinlikleri hassas bir şekilde planlama ve yürütme konusunda güçlü bir geleneğe sahiptir, bu da her şeyin sorunsuz çalışmasını ve ziyaretçilerin olumlu bir deneyim yaşamasını sağlamaya yardımcı olur.

Taraftar Desteği: Alman taraftarların spora olan tutkuları ve coşkularından bahsetmiştik. Diğer takımlara ve taraftarlara karşı iyi huylu ve saygılıdırlar, olumlu ve arkadaşça bir atmosfer yaratırlar. Bu, ziyaretçilerin turnuvaya katılmasını daha keyifli hale getirir ve etkinliğin genel başarısına katkıda bulunur.

Emniyet ve Güvenlik: Almanya, emniyet ve güvenlik konusunda güçlü bir üne sahiptir. Ülke, tüm katılımcıların ve ziyaretçilerin güvenliğini sağlamak için birlikte çalışan iyi eğitimli polis ve güvenlik güçlerine sahiptir. Bu, ziyaretçilerin güvenlikleri konusunda endişelenmeden keyfini çıkarabilecekleri güvenli bir ortam yaratmaya yardımcı olur.

Kültürel Fırsatlar: Almanya, birçok müze, galeri ve tarihi mekanla zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Bu, turnuva deneyiminin çekiciliğine katkıda bulunur, çünkü ziyaretçiler spora olan tutkularını Alman kültürü ve tarihine olan takdirleriyle birleştirebilirler.

Tabi ki olumsuz taraflar da yok değil. Özellikle ırkçılık, yabancı düşmanlığı vehomofobi başlı başına bir sorun olabiliyor. Özellikle doğuda. Hatırlarsanız Mesut Özil’in milli marş söylememesi bir eleştiri kaynağı olmuştu. Ayrıca alt liglerde siyahi oyunculara hakaretler, yabancıların aleyhine tezahüratlar da karşılaşılan bazı problemlerdir. Nazi grupları, uzun zamandan beri olduğu gibi, tribünlerden milis topluyorlar.

Bölüm 4: Almanya’dan Neyimiz Eksik?

Almanya ve Türkiye arasındaki spor müsabakalarının izlenme zevkinde çeşitli farklılıklar vardır. Bu, yukarıda okurken sizin aklınıza gelmiştir kuşkusuz. Bunu birkaç örnekle destekleyelim:

StadyumAtmosferi: Almanya’da, spor stadyumları modern olanakları, taraftar keyfi, eğlencesi, etkileşimli olanakları, geniş tasarımları ve taraftar güvenliğine verdikleri önemle bilinir. İlgi çekici bir atmosfer yaratmaya güçlü bir şekilde odaklanılır. Buna karşılık, Türkiye’deki stadyumları genellikle tutkulu taraftar desteği ve sesli tezahüratlarla akıllara gelir.

Stadyumlar: Almanya’da genellikle modern stadyumlar ve arenalar bulunurken, Türkiye’de ise birçok stadyumun yenilenmesi gerekiyor. Bu nedenle, Almanya’daki stadyumlarda seyirciler daha rahat bir şekilde otururken, Türkiye’de seyircilerin daha sıkışık koşullarda oturması gerekebilir. Stat ve zemin olarak daha fazla yatırıma ve bakıma ihtiyacımız olduğu kuşkusuz.

TVYayınları: Alman spor yayınları, bilgilendirici ve ilgi çekici yorumları, çoklu kamera açıları ve izleme deneyimini geliştirmek için teknoloji kullanımı ile bilinir. Türk spor yayınları genellikle oyunun duygusal yoğunluğuna daha fazla odaklanır ve genellikle daha düşünceli ve tutkulu yorumlarla sonuçlanır. Özellikle günlerce hakem tartışmaları ile gündem meşgul edilir.

SporKültürü: Almanya, her yaştan ve yetenekten insanlar için çok çeşitli spor ve aktivitelerle güçlü bir spor kültürüne sahiptir. Spor, sağlıklı bir yaşam tarzının önemli bir parçası olarak görülür ve sportmenlik, adil oyun ve kurallara saygı üzerine güçlü bir vurgu vardır. Türkiye’de, futbol açık ara en popüler spordur ve tutku, sadakat ve ulusal gurur üzerine güçlü bir odaklanma vardır.

Taraftar: Almanya’da stadyumlar, özellikle futbol maçlarında olmak üzere hemen her spor müsabakasında doludur ve oldukça coşkuludur. Ancak Türkiye’de genelde üç büyük İstanbul takımının futbol ve basketbol maçları daha yüksek bir seyirci ortalamasına sahiptir ki onlar da takımları iyi gittiği takdirde. Ancak Türkiye’de takıma bağlılık, taraftar coşkusu ve yaratılan atmosfer Almanya’ya göre daha yüksektir. Bu durum keşke, her takım için her zaman geçerli olabilse.

Güvenlik: Almanya’da stadyumlarda güvenlik önlemleri oldukça sıkıdır ve bu sebeple seyirciler daha güvende hissedebilirler. Türkiye’de ise bazı stadyumlarda güvenlik sorunları yaşanabiliyor.

Seyircilerintutumu: Almanya’da seyirciler, maçlar sırasında takımlarını desteklerken, düşmanca bir tutum sergilemezler. Türkiye’de ise maçlar sırasında taraftarlar arasında düşmanca bir hava oluşabilir.

Maddiyat: Günümüzde Türkiye için en önemli sorun ekonomidir. Belki de toplum olarak ekonomik refaha ulaşabilirsek, maçlara gitmek bir lüks olmaktan çıkar ve herkesin gidebileceği birer aktivite haline gelebilir. Takımların harcayabildiği uçuk bütçeler, umarım altyapılara, statlara ve taraftarla harcanır ve Türkiye’de de maç izlemek, bir etkinlik haline gelebilir.

Tabii ki, bu farklılıklar genellemelerdir ve her iki ülkede de farklı seyir zevkleri yaşayan insanlar vardır. Ancak genel olarak, Almanya’da stadyum deneyimi, Türkiye’ye kıyasla daha modern, güvenli ve kontrollü bir ortamda geçer. Ayrıca bu farklılıklar, her ülkenin kendine özgü kültürel ve tarihi bağlamlarını yansıtmaktadır.

Fikret Doğan’ın Seyircinin Alman Hali yazısında belirttiği gibi, “Almanya’da spora atfedilen anlamların bir de tarihsel boyutu var. 1936 Olimpiyat Oyunları’nın, üstün ırkın gücünü tüm dünyaya ispatlamak amacıyla Naziler tarafından nasıl istismar edildiğini bilen bilir. Ancak bunun öncesi de var. Tarih 1812’de Turnvater, Jimnastiğin Öncüsü,Jahn, gençleri jimnastik etrafında örgütlemek istemişti. Amacıysa beden terbiyesinden ziyade, bu silahı düşmana, yani Almanya’yı işgal eden Fransızlara karşı kullanmaktı. Nitekim 1871’de başardılar. Yani ulus inşasında da spor, ilk andan beri iş başındaydı.”

“1954’te SeppHerberger’in öğrencileri Dünya Kupası’nı kaldırdığında mutluluk gözyaşları içinde sadece 2. Dünya Savaşı’nın acılarından silkinmekle kalmadılar. Aynı zamanda, ’Dünya gene bizi adam yerine koyuyor’ diye özgüven de kazandılar. Ve böylece, spordaki başarıların bir saygınlık vesilesi olduğu belleklerine bir kez daha nakşedilmiş oldu.”